30 Ağustos 2014 Cumartesi

geçmiş yıllarda çocuklara 'zafer' 'muzaffer' gibi isimler verilirdi.


vatan sevgisinin  
kazanılmış özgürlüğün modası olmaz.

bayramımız kutlu olsun
bu bayrağın bekçisiyim.


29 Ağustos 2014 Cuma

romantizm


kim dedi yahu kabak dolması!


eşin canı kabak dolması çekmiş,
ee yapıcaz tabi en acilinden :)


dolma yaparken en zorlandığım şey 
tencereye dizmesi:(
ilk seçtiğim tencere ya büyük gelir ya küçük,
sonra dizerken yıkılı yıkılıverirler,
en çok da biber dolmasında oluyor bu durum:(
sanırım bu nedenle kabak benim işime geliyor,
bıçakla düzleştiriveriyorsun ohh!


eski tarifimin linkini vereyim dedim ama bende ne çok yapmışım kabak dolmasını pes:))


ancak hepsi farklı sahiden:)
iç artarsa derindondurucudan yardım:))


bloger arkadaşım meltem'in yayınlarındaki romantizm 
beni de etkiledi kabak dolmalarımıda:)


pembe kabağa yakıştı dedim:)


ve de,
ben yemek yaparken mutfakta uyuyarak  yardım eden çakır:)


haftasonunuz; 
romantik pespembe olsun,
çok güzel olsun,
çok sağlıklı olsun,

çok sevgiler.
:)

27 Ağustos 2014 Çarşamba

enginarın serbest hali


sadeleşelim,sadeleştikçe güzelleşelim:)
düstur'umuz bu değil mi?
yada olsun mu?
:)


derindondurucudan aldım enginarları,
dizdim tencereye kapatarak,
su ve zeytinyağını eklemişim,
soğanı soymuş bi kenara iliştirmişim,
2 tane kesmeşekeri koymuşum, 
(aylardır ilk defa şeker kullanıyorum)



1/2 limonu da sıktım tencereye bu arada:)
tuzu da unutmayalım:)
dereotunu da kıydım sadeden,
pişti sapsade enginarım:)


aldım servis tabağına,
suyun sadeliğine bakar mısınız?


kıvırcığı kıydım zemine,
bir halka rendelenmiş mor lahana,
bir halka hardalla sadeleşmiş 
rendelenmiş avakado,
son halka nane,maydanoz,dereotu incekıyılmış
olmuş mu salata,
koyalım zeytinyağlı limonlu sosuda:)


sofra hazır işte:)
hepsi bu!


bu akşam böyle olsun,
gönüller mutlu,
haneler huzurlu olsun,
çok sevgiler.
:)



26 Ağustos 2014 Salı

kaç yaşındasın?


söyleyecek sözün varsa,yılların sayısı önemli mi?
yada söyleyecek sözün yoksa geçtiğin yollarda?

söyle bana dedim kendime kaç yaşındasın?
cevap verdim kendime ne yaptıysan o yaştasın!

gazete manşeti beni benden aldı,
öyle çok etkilendim ki haberden yazacak söz bulamadım,
ancak paylaşmadan da duramazdım.

99 yaşındaki kadın çocuklar için her gün bir elbise dikiyor


99'luk ninenin örnek davranışı

amacın varsa (lütfen tıkla)

ama dikkat!

bu yazıyı okuduktan sonra hayata bakışın,belki de kendine bakışın değişebilir!

çok sevgiler,

sağlık olsun,yarınlar sağlıklı olsun

25 Ağustos 2014 Pazartesi

limonata sevgilim



eşimle çok severiz limon kullanmayı, 
bu nedenle pazar alışverişimizin 
en önemli parçasıdır limon.


ancak bu defa kullanım fazlası olacak kadar
 abartmışız limon almayı:)
baktım rengi ruhsarı atıyor,
bi iyilik düşünüverdim hakkında!


hadi bakalım ziyan olmasınlar,
limonata olsunlar:)


limonlar rendelenir,
görenin içi açılsın,
biraz da renk de olsun diye,
arkadaşımın taaa bodrum'lardan getirdiği 
yeşil bodrum limonu da:) 
derin dondurucudan çıkartılıp kabuğu rendelenir:)


şekerle limon rendesi bi güzel ovulup birbirinin varlıkları içiçe geçirilir,
durumu kabullenmeleri sağlanır:)


1/2 limon,1 su bardağı su,1 çorba kaşığı toz şeker 
oranı bana uygun,
dilerseniz şeker miktarını artırıp eksiltebilirsiniz,
normal oranda sululuğa sahip limonlar lazım,
bazıları sırf kabuk ve posa oluyor neredeyse!


kapaklı kaba aldığımız karışım, 
bence 3-4 saat buzdolabında kalmalı ki,
bütün rahiya her damlaya nüfuz etsin:)


şimdi sıra tülbent yada onun kadar ince 
bir süzgeçten geçirmede:)


acele etmeyin yavaş yavaş akacak,
hiç bir posa tanesi kalmadan:)



nane yaprakları 
hem tadının hem görüntüsünün kdv'si:)


çakır'da sonuçtan memnun :))
öyle değil mi?

şahane pazartesi olsun,
gülümseyen ve serin:)
çok sevgiler





22 Ağustos 2014 Cuma

çakır gerçeği



aniden uyandığımda ürkek gibi görünsemde,
hemen gerçek halime dönerim:)


uykuyu sevdiğim gibi doğaya da düşkünüm:)


buralar benden sorulur,etrafı kolaçan ederim:)


masumum kesin:)


ama aynı zamanda kontrollüyüm de:)


ve romantik:)


ve hayatın içinde,tüm gerçeğiyle:)


mutluhaftasonu
takmayın herşeyi 
gülümseyin emi
:)



20 Ağustos 2014 Çarşamba

aşkı hissetmeyen ne olduğunu bilmeyen buna rağmen yaşayabilen insanlar var.



dünyanın en güzel hislerinden biridir 
aşık olmak,
daha da güzeli birlikte sevmek.
ancak bu şahane duygu, 
herkese nasip olmamıştır.
olsaydı eğer aşıklar yaşatılırdı öyle değil mi?
aşkı hissetmeyen ne olduğunu bilmeyen 
buna rağmen yaşayabilen insanlar var,
bu kalplerde aşk yerine kin var,öç var,hırs var,doymazlık var,var,var..........
bu üç harfli duygu için; 
dünya bazen yakılıp yıkılıyor,
bazen düğün dernek!
kimi zaman ise,
yıkıntıların içinde bile yine varoluyor aşk!
ne ülkelerarası ne ailelerarası savaş 
önüne geçemiyor,
sonunu da göremiyor.
kaderine razı olarak yaşıyor aşk.


kimse kimseyi ayırt etmeyi bilmez, 
olduğu gibi kabullenerek yaşarken,
1.dünya savaşı birçok ülkenin kaderini 
derinden değiştirirken, 
küçük bir köyde küçük insanların 
tepetaklak yaşamlarının içinde kaybolurken dedim ki;
ne farkı var bu günden?
aradan geçen yüzyıl bize yaşam konforu getirirken duygularımız ehlileşmediği sürece,
ne değişti dünyada?


yazar binnaz öner ilk kitabında 
farklı bir türk-ermeni ilişkisi getiriyor karşımıza,
üstelik o yılların herşeyini gözümüzün önüne sererek.
ve aşk'ı,
öldüren,yaşatan,sabreden,direnen,
canlandıran aşkı.


sonra;
sonrası da geliyor!


2.kitap
zaten hüzün dolu insanlara 
daha fazlası da neymiş anlatıyor.


anahit'in yüreği mi esme'de kaderi mi?
ana-evlat,evlat-sevda?


bütün bunların gerçek olduğunu bilmek,
gerçekle örülmüş roman okuduğumu bilmek,
bir de onca acı çekilmesine rağmen 
naifçe yazılmış bu kitapların yazarını 
günlük hayatın içinde azıcık tanımış olmak ayrıcalığı ile yorumladım.


ben bu kitaplardan;

hala 100 yıl öncesi gibi kadına bakışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi namus anlayışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi sevdaya düşüşümüz,
hala 100 yıl öncesi gibi dost olabilenlerimiz,
hala 100 yıl öncesi gibi hasret çekenlerimiz,
hala 100 yıl önceki güç anlayışımız,
hala 100 yıl öncesi gibi korkularımız,

olduğunu öğrendim.

sevgiyle kalın lütfen
:)








18 Ağustos 2014 Pazartesi

dizüstü edebiyatı yatakta


bu kitabı okumak için hayal ettiğim yer saros'da hamaktı:(
neye niyet neye kısmet!
'sinüzit illetiyle yatağa çakılınca'ymış zamanı!


bir bloger'ı epeyce mutlu eden şeylerden biri
  diğer bloger'ın başarısıdır.
diğer alanlardaki gibi aşağı çekmek yerine genellikle birbirlerini överek yukarı çıkarırlar,
mutlu olurlar,
bu gerçektir.
ve bu gerçek güzeldir:)


bloğunda paylaştığı 
'32'me doğru,garson ve mutlu' 
yazısıyla üçyüzbinden fazla okurun ilgisiyle karşılaşan 
Fulsen Türker 
ilk romanında,büyük dönüşümünü,
beyaz yakalıktan garsonluğa uzanan yolu anlatıyor.


kitabı okurken yazarın 
hayata çelme takmasından güç alıp 
hastalığa heyyt be dedim ama,
şimdilik biraz daha buralara takılıp 
limonlu naneli su ve antibiyotik vs.
devam etmem gerektiğini hemen anladım.
:(


32 yaşında genç kadın biçoğumuzun zaman zaman yaşadığı tökezlemeyi 
mutluluğa açılan kapı yapması başarısını okudum ben.


'çay var içersen yol var gidersen'
sevdiğim eğlenceli cümleyi kitapda bulmak hoşuma gitti doğrusu:)


ben daha buralardayım,
mecburen:(
mavi atım da başucumda:)
amacım bi an önce sevdiğim şeyleri yapabilecek kadar               iyi hissetmek,
hatta sevmediklerimi de :)
zira ütüler de birikti:(

pazartesi hadi bize 
güzel ve sağlıklı bir hafta getir
:)
çok sevgiler